30 Temmuz 2011 Cumartesi

Hay Ben Bilinçaltıma Sıçayım

Merhabalar efenim. Ben bu bilinçaltımı çözemedim ayol. Yok yani saçma sapan rüyalar görüyorum. Geçen gün gördüğüm rüyayı anlatayım size. 


Bizim grup ve benim ex dangalağım (hâlâ çıkıyormuşuz güya) doğum günümü kutlamaya bir şatoya gitmişiz. Bak hele, hangi parayla gidiyorsun ayol sen şatoya?! Şato da nasıl görkemli, nasıl görkemli... Bir sürü odası ve her odasında da farklı farklı ve garip oyunlar var. Bulmuşuz beleşe yer tabi bütün odalara giriyoruz, nasılsa bizden başka kimse yok şatoda. Biz tam çıkıyoruz bir odadan anam bir kedi peşimize takılıyor ama yok böyle bir kedi. İblis kaçmış ayol bunun içine. Hani "Katil Bebek Chucky" var ya, onun kedi hali işte. Biz -ex dangalağım hariç çünkü o...neyse oraya da geleceğiz- korkudan basıyoruz çığlığı. Chucky lan, Chucky yani! Yusuf yusuf olduk tabi ki. Yakınımızda bir örtü varmış da biz fark etmemişiz, neyse ki ex dangalağım fark etti. Aldı örtüyü, kedinin üstüne attı. Örtüyü tırmaladı hayvan. Yırttı, ağzına sıçtı örtünün. Biz korkudan tabi ne halt yiyeceğiz diye ter akıtıyoruz. Sonra bir odanın kapısını açıyoruz, orada bir adam var. Ne cani insanlarız ya, gittik Chucky kediyi adamın üstüne saldık. Öldürdü adamı. Biz, artık her şeyden ümidi kestiğimiz anda ex dangalağım tek hareketle üstündekileri yırtıyor, tam "Napıyon lan sen dingil?" diyecekken tanık olduğum manzara karşısında donup kalıyorum. Yanlış anlamayın yani, adam He-man oluyor. O nasıl vücut ama of kaslı falan. Tabi gerçek hayattaki gibi şişko domuz değil, kilo vermiş böyle fit olmuş fit. Hayallerimin erkeği. Yüzü de bebek poposu gibi, sivilcesiz falan. Ay evlenirim ben bu adamla be. Neyse işte alıyor beni kucağına, tam götüreceği sırada düşünceliliğim tutuyor ve "Arkadaşlarım nolcak yea?" diyorum. "Superman yolda." diyor. Yahu biz orada korkudan altımıza işeyelim, bu gitsin Superman'le mesajlaşsın. Superman dediğimiz herif, benim en yakın arkadaşımın sevdiği adam. Gerçek Superman değil yani karıştırmayın, sevdiği adam Superman oluyor. Neyse işte, anladınız siz. Superman arkadaşımız yanında son model (!) bir süpürgeyle (?!) çıkageliyor. Hayır niye süpürge? Uçak getir, uçan otobüs getir ya da ne bileyim uçan araba getir ama süpürge neden? Benim canım arkadaşlarım süpürgeye arka arkaya biniyorlar. Superman'in arkasına tabi ki en yakın arkadaşım oturuyor, sarılıyor ona. Çok romantik de bütün bunlar bir süpürgede gerçekleşiyor, unutmayalım. Taktım valla ben süpürgeye. Biz uçuyoruz ex dangalağımla, daha doğrusu o uçuyor ben onun kollarındayım. Arkamızdan da bizimkiler geliyorlar. Ben ex dangalağıma "Rüya gibi." diyorum, "Rüya zaten aptal. Sana hiç aptal dememiştim, üzgünüm." diyor. Tam burda uyandım.


Herif rüyamda aptal diyor bana ya. Mutlu son ile bitmesi gerekiyordu. Benim bilinçaltıma belli olmuyor zaten. "Uzun uzun yazdın bu ne biçim rüya böyle? Kaç saat gördün bunu?" demeyin, olaylar hızlı gelişiyor. Neyse efenim, görüşmek üzere.

10 Temmuz 2011 Pazar

08.07.2011 Bon Jovi Konseri


Evvet bayanlar baylar Bon Jovi'nin konserine gitmek için kıçımı yırtıyordum ve gittim hemde babamla. İşte o günün izlenimleri:

İlk önce Carrefour'a gittik, biletlerimizi aldık. Oradan Avcılar'a gittik. Avcılar'dan metrobüse bindik. Mecidiyeköy'de indik. Mecidiyeköy'den metroya bindik. Sanayi'de indik. Zaten Sanayi'den Seyrantepe'nin önünde indiren bir metro kalkıyor. Ona bindik. Ve muhteşem Seyrantepe'nin önündeyiz! Biletlerimizi gösterdik ve giriş yaptık Amanın çok güzel yer yahu. Büyük böyle, kocaman. Fakat koltuklar çok pis, gerçekten çok pis. Neyse ki yanımıza peçete almıştık. Bir güzel sildik koltuklarımızı ve oturduk. Sonradan fark ettik ki yanlış yere oturmuşuz. Kalktık ordan yerimize geçtik, bu sefer orayı sildik. 4 tane koltuğu temizlemiş olduk yani.

Bizim ülkemizde ne kadar çok sevgili varmış anam. Metrobüste giderken, metroyla giderken o kadar çok gördük ki sevgili, dayanamadım babama "Bunlar konseri izlemeye değil karanlıkta yiyişmeye gelmişler." dedim. Öyle ama ne yapayım yani. Metroda öpüşmeler, bacakları ellemeler bilmem ne. Hani onları gördüğümde benim aklıma gelen ilk şey "Aha bunlar sevişcek, belli yani."

Bon Jovi çıkmadan önce etrafa şöyle bir bakınayım dedim. Eski sevgilime o kadar çok benzeyen birini gördüm ki direk arkadaşıma mesaj attım. Uzaktan gerçekten çok benziyor. Saçları, davranışları, tırnak yemesi... Acaba ben mi yanlış görüyorum lan diye düşündüm ve eski sevgilime mesaj attım. Meğersem gelememiş konsere. Ama inanmadım çünkü o kadar çok benziyor ki çocuk. Gerçi giyim tarzları hiç benzemiyordu. Neyse yalan söylediğini düşündüm ve bir şekilde çocuğun önünden geçmem lazımdı. Babama yalan söyledim, "Arkadaşım arayacak şu kapının yanına gidip geliyorum." dedim. (Kapının yanında oturuyordu da.) Gittim kapının yanına, o değil tabi ki. Boşuna heyecan yapmışım yani. Neyse sonra kendime pembe tişörtlü tatlı bir çocuk buldum da rahatladım.

Bon Jovi kesinlikle harika bir grup ya. Grubun üyeleri de harika insanlar. Jon Bon Jovi için ölebilirim. O kadar sempatik, o kadar tatlı ki. 49 yaşında ama o kadar göstermiyor, gerçekten. Of konser sırasında bir çok kez dudaklarını büzüştürdü. Kamerayı öptü. Türkiye forması giydi. Muhteşem muhteşem muhteşem bir konserdi. Bağırmaktan boğazlarım ağrıdı. Çok keyif aldım.
   Teşekkürler Bon Jovi, iyi ki varsın.

27 Haziran 2011 Pazartesi

Eski Sevgilim Hakkında Birkaç Şey

Tüm cesaretimi topladım ve eski sevgilimle konuştum! Evet, bunu yaptım ve pişman değilim. Eski Sevgilimin Boklukları'nda yazdığım olay hakkında konuştum. Konuştum çünkü bu olayı düşünmeden duramıyordum. Konuştum rahatladım valla. Öyle bir şey tabi ki de yokmuş. Haksızlık yapmışım çocuğa. Ama bunu öğrendiğim de o kadar mutlu oldum ki, o kadar olur yani. Benden, biz çıktıktan bir kaç hafta sonra hoşlanmaya başlamış. Olabilir, birbirimize yeni alışmıştık.

Normalde olayı hallederiz, konu kapanır ve konuşma biter. Bu sefer öyle olmadı. Bildiğin muhabbet ettik. İlk defa kavga etmedik. (2 kere ayrıldık da, ayrıldığımızda konuşmaya çalışırken hep kavga ederdik.) Onunla konuşmayı, en azından düzgün bir biçimde konuşmayı çok özlemişim. Hayır, artık onu sevmiyorum. Arkadaş kalmamız daha önemli bence. Gerçi arkadaş değiliz ama olsun.

Bazen keşke çıkmasaydık diyorum. Ayrılınca arkadaşlık da bitiyor. Onun aşkına değil de arkadaşlığına daha çok ihtiyacım olduğunu yeni anlıyorum. Onun gibi bir arkadaşı kaybetmek kötü oldu.

18 Haziran 2011 Cumartesi

Şimdi Liseli Olduk

Şimdi liseli olduk
Kontenjanı doldurduk
Lisedekiler çok ters
Yaşasın boş geçen ders

Şaka maka okullar da kapandı yahu. Bir yıl çok çabuk geçti, bana hala seneye gene aynı okula gidecekmişim gibi geliyor. Tabi ki bu imkansız. Okulumun lise bölümü var fakat ben kesinlikle oraya gitmem. Parası olan geliyor zaten. Evet, özel okulda okuyordum. Aman Tanrım artık o okuldan geçmiş zamanla bahsetmek çok garip. Bugüne kadar orası benim okulumdu, fakat şu anda değil. Şu anda benim bir okulum bile yok!

7 Temmuz'da sonuçlar açıklanıyormuş. 1 hafta içinde de tercih yapmamız lazımmış. Of ya, zor iş. Bir de lise derdi var. İstediğim liseyi tutturursam çok iyi olur. Hüseyin Yıldız'ı istiyorum. Bir çok kişi de öneriyor.

 SBS'nin lanetinden kurtulamıyoruz ya. SBS stresi bitti şimdi de "Hangi liseye gireceğim laan?!" stresi başladı. İşimiz zor gençler.

Mezuniyette çok ağladım ya. Herkese sarıldım. Sarılamadıklarım var tabi. Of ya bir daha sarılma şansım da yok. Yazık oldu valla. Ne yapalım. Burdan o kişilere sesleniyorum, aslında bir kişi ama olsun. Lanet olasıca seni o kadar çok seviyorum ki!

1 Haziran 2011 Çarşamba

Eski Sevgilimin Boklukları

Öyle bir şey öğrendim ki beni gerçekten şaşırttı. Eski sevgilim olacak dangalak beni sevmiyormuş, canı sıkıldığı için benimle çıkmış. Vay vay vay vay beyefendinin can sıkıntısına göre davranacağız demek. Aslında pek inanasım gelmedi bu duruma. Yani o kadar şey can sıkıntısından olmuş olamaz. 1 ay çıktık, hadi o can sıkıntısından olmuş olsun, ayrılmamızın ardından 1 ay geçtiğinde neden 2 kere barışmak istesin ki? Hani reddettiğim halde tekrar barışmak istediğini söyledi. Çok saçma. Böyle bir şey olamaz. O böyle biri değil. Bu kadar acımasız olamaz. İnanmıyorum arkadaşım, böyle bir şey olduğuna inanmıyorum. İnanmayacağım da. Olamaz yani, imkansız. Öyle şerefsiz, adi, pislik biri değil. Olamaz, olmamalı...Ya öyleyse? Eğer öyleyse, yazık. Yazık ona. İnsanları kandırmayı hobi olarak yapıyorsa yazık, ne diyeyim. Olmuş, bitmiş bir şey. O yüzden hiç takmayacağım. Umrumda değil.

Gizemli Kovboy

Evet, ben tam bir gizemli kovboyum. Bizim okuldaki,sokaktaki, hatta başka okullardaki herkesi tanırım. Az da olsa onlar hakkında bildiklerim var. Arkalarından söylenenleri, dedikoduları bilirim. Ama onlar beni tanımazlar. Hani gidip "Konudan Konuya Atlayan Şahsiyet'i tanıyor musun? Sizin okuldaymış." desen, "Oha lan öyle biri mi vardı? Vay anasını dünyadan haberimiz yok." derler. O derece yani. Liselerden birkaç kişi tanır beni. Ama ben yarısından fazlasını tanırım. Anladığınız üzere liseye gitmiyorum. Daha 8. sınıf öğrencisiyim. Seneye kısmetse lise olacağız. Neyse, devam edeyim kendimi anlatmaya. Bayağı bir kalabalık arkadaş grubum var. Herkesle iyi kötü bir iletişimim var. Hani okula sadece benim geldiğimi var sayarsak yalnız kalmam. He bir de eski sevgilim olacak o mal. Herkesle bir arkadaşlığım var diye popüler sanmayın beni. Kendi halimde biriyim işte... Dış görünüşe fazla önem vermem. Nasıl giyinmek istersem öyle giyinirim ve giyimim yüzünden moralimi bozmam. Bir converse, tişört ve eşofman yeter benim için. Sade biriyimdir, süsü sevmem. Böyle işte. Aşk hayatımda pek de şanslı değilim. İşte Konudan Konuya Atlayan Şahsiyet, işte ben.

15 Mayıs 2011 Pazar

Sevgilim Sevgilim, Seni Çok Özledim

Yahu şu ayrılık ne zor şeymiş? Tam unuttum diyorsun, oh başka erkeklere asılabilirim onlarla cilveleşebilirim diyorsun, anam bir de bakıyorsun ki karşında eski sevgilin. Sende bir heyecan bir bilmem ne. Hemen en yakınındaki erkeğin yanına koşuyorsun. Kahkahalar atıyorsun. Diyelim çocuğun ismi Mehmet. "Ay alemsiiiin Mehmeet, Mehmoooş, Memiiiş. Ayol sen insanı öldürüürsüüün. Hihihihihihi." diye başlıyorsun kıkırdamaya. Eski sevgilin şeyine takmıyor seni. Tipe bak kaşar olmuş lan diye düşünüyor belki. Hele yanına gidip kıkırdaştığın çocuk için sen bittin yani. Mal mı lan bu ne istiyor benden, saldırır mı acaba diye çocuk kafasında bin bir türlü senaryo yazıyor. Neyse işte. Eski sevgiliniz yanınızdan geçtiği anın saniyesinden itibaren o cilveleştiğiniz çocuğun yanından uzaklaşıyorsunuz. Çocuk ya derin bir nefes alıyor "Oh be kurtulduum." diye, ya da "Haydaa ne oldu lan şimdi?!" diyor. Ee şimdi çocuğa da ayıp oldu yani. Kullandın resmen onu. Neyse onun da sana işi düşer herhalde. İşte böyle. Bir kere aşık oldunuz mu, sıçılıyor ağzınıza. Nerede karşılaşsan hep bir kıskandırma çabası. Aman ergenlik zor iş be.